Merhabalar Sevgili Kahve Dostlarım !!!
Ankara denilince tiyatrodan bahsetmemek olmaz. Bir Ankaralı olarak çocukluk yıllarımdan itibaren tanışıklığım vardır tiyatro ile. Devlet tiyatrolarının salonları her zaman dolu olur, tiyatro aşkına bilet almak için haftalar öncesinden sıraya girilir, saatlerce beklenirdi. O zamanlar babamın en yakın arkadaşı olan Devlet Tiyatroları müdürü, her oyun değişikliğinde babama locadan bilet verir, bizde ailece giderdik. Tiyatroya gelen herkes resepsiyona gidiyormuş gibi itinalı ve şık giyinir, vaktinden önce gider, fuaye’de biraz sohbet ederdi. Bu yaşam Ankara için vazgeçilmez bir kültürdü. Türkiye’nin ilk resmi sanat kurumu olan Ankara Devlet Tiyatrosu, 1 Ekim 1949 da açılmış ve oyunlarını sergilemeye başlamış.
Küçük Tiyatro ve Büyük Tiyatronun muhteşem salonları, kırmızı kadife koltukları, kristal avizeleri, yavaş yavaş sönen yan aydınlatmaları ile rüya gibiydi. Çocukluk yıllarımda aydınlatmaların yavaş yavaş sönüşlerini ve çalan “gong” sesini asla unutamam. Hayallerimiz tiyatro perdelerinin arasında dolaşırken, sanatçıların sahneye çıkmasıyla kendimizden geçerdik.
Şimdilerde İstanbullu oldum biliyorsunuz. İlkokul arkadaşım Füsun ile 15 Şubat gecesi Gazanfer Özcan tiyatro sahnesinde sergilenen bir gecelik bir oyuna gittik. Biletimizi günler önce almasaydık, imkansız yer bulamayacaktık. Salona girer girmez kalabalığı görünce inanılmaz mutlu oldum. Koltuklar dolmuş, bir de merdivenlere sandalyeler ilave edilmiş ve onlar da dolmuştu. Öyle özlemişim ki tiyatro izlemeyi, Ustaların ustası, duayen sanatçı Haldun Dormen’i bir kez daha izleyebileceğim için çok mutluydum. Sanatçının gençlik yıllarında bir çok oyununu izlemiştim ama yıllardır çok istediğim halde bir türlü denk getirememiştim.
Efsane oyuncu Haldun Dormen 5 Nisan 1928 doğumluymuş. Bu gece karşımda 90 yaşında bir kişi değil de bir delikanlı buldum inanın ki. Gösterdiği hayranlık uyandırıcı performansı, muhteşem enerjisi, ezberi, diksiyonu ile harikaydı. Oyun iki perdeydi, 2 saat boyunca hayranlıkla izledik. Oyun sonunda dakikalarca ayakta alkışladık.
Tiyatro, hayatı anlamlandıran felsefik bir şeydir. Felsefe başta kendimizi sonra dünyayı sorgulamamızı sağlar. Her yıl “Tiyatro Festivalleri” düzenleniyor. Keşke bu festivaller aylar sürse, keşke okullarda tiyatro teşvik edilse, keşke insanı, sanatı, keşfetmek için daha çok katkıda bulunabilse. Okul yıllarımızda bizde tiyatro oyunlarında oynardık. Gerçekten sahne tozunu yutanlar sahneden vazgeçemezler, ben de o günlerden beri tiyatroyu çok severim.
Yeni oyunlar, yeni eserlerle buluşmak üzere, hepinize harika bir pazar günü diliyorum benim sevgili kahve dostlarım…
Sevgilerimle,
Binnaz abla…